Boşanma Avukatı

İzmir Avukat, İzmir Avukatları, İzmir Avukat Tavsiye, İzmir Boşanma Avukatı, İzmir Boşanma Avukatı Tavsiye, İzmir Boşanma Avukatları, İzmir Ağır Ceza Avukatı, İzmir Ağır Ceza Avukatları, İzmir Ağır Ceza Avukatı Tavsiye, İzmir İş Davası Avukatları, İzmir İş Davası Avukatı, İzmir İş Mahkemeleri Avukatları, İzmir Ceza Avukatı, İzmir Anlaşmalı Boşanma Avukatı, İzmir Nafaka Avukatı, İzmir Çekişmeli Boşanma Avukatı, İzmir İcra Avukatı, İzmir İş Kazası Avukatı, İzmir Miras Avukatı, İzmir İcra Avukatı, İzmir Tazminat Avukatı, İzmir Yabancılar Avukatı, İzmir Vatandaşlık Avukatı, İzmir Deport Avukatı

İzmir boşanma avukatı arayanlar, İzmir Boşanma Avukatları konusunda tecrübeli ve İzmir boşanma avukatı Yunus Söyleyici, İzmir boşanma avukatı hizmeti veriyoruz. Mesai saatleri içerisinde +90 534 261 2656 Telefonumuzdan bize ulaşabilirsiniz Randevu alarak ofisimize gelebilirsiniz.

Günümüzde boşanmaların çoğalması sebebiyle ihtiyaç duyulan İzmir’de boşanma avukatı konusunda özellikle aile hukuku ve boşanmada tercübeli deneyimli avukatlar kastedilmektedir. Çünkü hukukun bir alanında uzmanlaşmak için o alanda çok uzun yıllar çalışılmalıdır. Böylece bir avukat kendisini hem teoride hem de pratikte geliştirmiş ve o konuda uzmanlaşmış olur. Uzmanlaşma bilmek için azimle çalışmak gerekir. Kazanılan tecrübenin sürekli yenilenmesi ve en son teknolojinin takip edilmesi gerekir. Yargıtay ve diğer yüksek mahkemelerin son kararlarının, ictihadlarının takip edilmesi ile hızla ilerleyen dünyamıza ayak uydurulması mümkün olacaktır.

İzmir’de faaliyet gösteren Yunus Söyleyici Hukuk Bürosu boşanma avukatı kadrosu anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarına yönelik, boşanma avukatı olarak tazminat, nafaka, velayet, mal rejiminin tasfiyesi konuları dahil olmak üzere her türlü konuda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

Boşanma avukatı ekibimiz boşanma hukuku konusunda edindikleri deneyim ve bilgiler çerçevesinde, müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek vermektedirler. Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bunun için de boşanma davası açmadan önce veya dava sırasında uzman boşanma avukatı nezaretinde boşanmanın planlanması ve neticelendirilmesi gerekir.

Boşanma sebepleri özel ve genel sebepler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri 161-166’ncı maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere; özel boşanma sebepleri olarak zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı sayılmıştır. Genel boşanma sebepleri olarak ise; evlilik birliğinin sarsılması şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma eşlerin anlaşarak boşanmaları; anlaşmalı boşanma davası , bir boşanma reddinden sonra eşlerin üç yıl bir araya gelmemeleri olan fiili ayrılık sayılmaktadır.

Avukat Yunus Söyleyici Hukuk büromuz boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize ihtiyaç duydukları hukuki desteği sağlamakta ve kendilerine boşanma hukuku konusunda danışmanlık yapmaktadır.

Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bunun için de boşanma davası açmadan önce ve dava sırasında tecrübeli avukatlar nezaretinde boşanmanın planlanması ve neticelendirilmesi gerekir. Boşanma avukatlarımız, hukuki tecrübelerini ve çözüm bulma yeteneklerini birleştirerek müvekkillerimizi; boşanma davaları, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davaları, tazminat davaları, velayet davaları, mal rejimi davaları, mal ayrılığı sözleşmesi hazırlanması konularında temsil etmekte ve başarılarını devam ettirmektedirler.

Boşanma avukatlarımız, evlilik öncesinde veya evlilik devam ederken evlilik sözleşmesi ve mal ayrılığı sözleşmelerinin hazırlanması konusunda öncelikle imza öncesi eşlerin bilgilendirilmesi ve sözleşmelerin hazırlanmasında müvekkillerine destek olmaktadır.

+ İzmir’de Boşanma Avukatı
+ Anlaşmalı boşanma davası açılması ve takibi
+ Çekişmeli boşanma davası açılması ve takibi
+ Mal rejiminin tasfiyesi davası açılması ve takibi
+ Nafaka ve tazminat davaları açılması ve takibi
+ Tanıma ve tenfiz davası açılması ve takibi
+ Velayet davaları açılması ve takibi
+ Nafaka uyarlanma davası açılması ve takibi
+ Nafaka ve tazminat alacaklarının tahsili için icra işlemleri yapılması
+ Şiddet gösteren eşin evden uzaklaştırılması davalarının açılması ve takibi

İzmir Anlaşmalı Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler

Eşlerin en az birinde oluşan boşanma isteği ile boşanma süreci başlayabilmektedir. Boşanma davasının Aile Mahkemesinde açılması gerekmektedir. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri ya da eşlerin son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanmaya göre dava pratik, hızlı bir şekilde sonuçlanmaktadır.

Eşler arasında boşanma isteği bakımından ortak bir boşanma iradesi söz konusu ise,

Evlilik en az bir yıldan beri devam etmekte ise,

Eşler boşanmadan sonraki istekler ve menfaatler bakımından da anlaşmış iseler anlaşmalı boşanma davasını açabilirler. Bu davada dava dilekçesine ek olarak boşanma protokolü de yer almalıdır.

Anlaşmalı boşanma protokolü örneği sitemizde yer almaktadır.

Eşlerin çocukları varsa ve boşanma davasını gören hâkim çocuk hakkındaki anlaşmaları da protokoldeki diğer maddelerle birlikte çocuğun yararına uygun bulursa bu durumda boşanmaya karar verilecektir.

Anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına göre daha hızlı ve pratik olsa da özellikle boşanma protokolü, tarafların mahkeme içi ikrarını taşıdığından, maddelerin özenle ve dikkatli bir şekilde seçilmesi gerekmektedir. Zira boşanma protokolü, esaslı bir neden olmadıkça eşleri sürekli olarak bağlamaktadır. Bu bakımdan tecrübeli bir avukattan profesyonel bir destek alınması önerilmektedir.

Boşanma Avukatı İzmir, İzmir Avukat, İzmir Ağır Ceza Avukatları, İzmir Ağır Ceza Avukatı, İzmir Boşanma Avukatı, İzmir Boşanma Avukatları, İzmir Hukuk Bürosu, İzmir Hukuk Büroları

İzmir Çekişmeli Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler

Çekişmeli boşanma davası, yine eşlerden en az birinin boşanma isteği doğrultusunda açılan, boşanma ve sonuçlarının protokolle değil, kusur oranları değerlendirilerek tesis edilen mahkeme kararı ile düzenlendiği dava türüdür. Çekişmeli boşanmada eşler arasında boşanma iradesi bakımından bir ortaklık olmayabilir. Eşlerden yalnızca biri boşanmayı istiyor olabilir ya da her ikisi de boşanmayı istiyor olsa da taraflar daha az kusurlu ya da kusursuz olduğunu düşünüyor olabilir.

Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına göre daha uzun süren, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel ya da zina gibi özel sebeplerle açılabilen bir davadır. Anlaşmalı boşanma davasının aksine çekişmeli boşanma davasında kusur araştırılmakta, mahkeme kusurun kimde olduğunu tespit etmek için araştırmalar yapmakta, tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulabilmektedir.

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası sonucunda taraflar, kusura göre karşı tarafa nafaka ya da tazminat ödemek durumunda kalabilmektedir. Aynı şekilde taraflar eşit kusurlu ise herhangi bir tazminat ödenmeden de boşanma gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla kusurlu olmadığını ve karşı tarafın daha kusurlu olduğunu düşünen eşin, boşanma davasının başlangıcından sonuna kadar kendisini ifade etmesi ya da tecrübeli bir boşanma avukatı ile temsil ettirmesi önemlidir.
Boşanma davası sonrasında tazminatlar bir süreklilik arz etmese de nafakalar süreklilik arz etmektedir. Boşanma davası süresince ödenen tedbir nafakası, boşanma sonrasında ödenen yoksulluk nafakası ve çocuk için iştirak nafakası gibi hususların etkili bir şekilde talep edilmesi gerekmektedir. Hukuk büromuzca bu talepler, etkili bir biçimde ileri sürüldüğü gibi sonraki süreçte de gerekirse nafakanın artırılması davası ya da indirilmesi davası büromuzca yürütülmektedir.

İzmir Boşanma Sonrası Mal Paylaşımı

Boşanma davası sonunda velayet, tazminatlar, nafaka gibi hususların yanı sıra mal rejimi ve sonuçları da gündeme gelmektedir. Mal rejimleri, boşanmadan sonraki süreçte önem taşımaktadır. Özellikle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ve sıklıkla görülen mal ayrılığı rejimi eşlerce iyi bir şekilde öğrenilmelidir. Edinilmiş mallara katılma rejimi yasal rejim olduğundan özellikle kararlaştırılmasına gerek yoktur. Ancak sıklıkla tercih edilen mal ayrılığı rejiminin seçilmesi ve kararlaştırılan hususların Mal ayrılığı rejimi sözleşmesi üzerinde geçerli bir şekilde ifade edilmesi önemlidir.

Unutulmamalıdır ki mal rejimleri, evlilikten önce düzenlenebildiği gibi evlilik sırasında da düzenlenebilmekte, değiştirilebilmektedir. Mal rejiminin değiştirilmesi, eşler arasında alınacak ortak bir kararla noterde gerçekleştirilecek işlemler ile olabildiği gibi bazı durumlarda mal rejiminin değiştirilmesi davası ile mümkün olabilmektedir.

İzmir’de faaliyet gösteren Avukat Yunus Söyleyici Boşanma Hukuk ve Avukatlık Bürosu İzmir boşanma avukatları kadrosu anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarına yönelik, boşanma avukatı olarak tazminat, nafaka, velayet, mal rejiminin tasfiyesi konuları dahil olmak üzere her türlü konuda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

İzmir boşanma avukatları ekibimiz boşanma hukuku konusunda edindikleri deneyim ve bilgiler çerçevesinde, müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek vermektedirler. Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bunun için de boşanma davası açmadan önce veya dava sırasında uzman boşanma avukatı nezaretinde boşanmanın planlanması ve neticelendirilmesi gerekir.

Boşanma sebepleri özel ve genel sebepler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri 161-166’ncı maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere; özel boşanma sebepleri olarak zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı sayılmıştır. Genel boşanma sebepleri olarak ise; evlilik birliğinin sarsılması şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma eşlerin anlaşarak boşanmaları; anlaşmalı boşanma davası , bir boşanma reddinden sonra eşlerin üç yıl bir araya gelmemeleri olan fiili ayrılık sayılmaktadır.

Hukuk büromuz boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize ihtiyaç duydukları hukuki desteği sağlamakta ve kendilerine boşanma hukuku konusunda danışmanlık yapmaktadır.

Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bunun için de boşanma davası açmadan önce ve dava sırasında tecrübeli avukatlar nezaretinde boşanmanın planlanması ve neticelendirilmesi gerekir. Boşanma avukatlarımız, hukuki tecrübelerini ve çözüm bulma yeteneklerini birleştirerek müvekkillerimizi; boşanma davaları, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davaları, tazminat davaları, velayet davaları, mal rejimi davaları, mal ayrılığı sözleşmesi hazırlanması konularında temsil etmekte ve başarılarını devam ettirmektedirler.

Boşanma avukatlarımız, evlilik öncesinde veya evlilik devam ederken evlilik sözleşmesi ve mal ayrılığı sözleşmelerinin hazırlanması konusunda öncelikle imza öncesi eşlerin bilgilendirilmesi ve sözleşmelerin hazırlanmasında müvekkillerine destek olmaktadır.

İzmir Boşanma Avukatları

  • İzmir Boşanma Avukatları Ekibimizin Hizmetleri
  • Anlaşmalı boşanma davası açılması ve takibi
  • Çekişmeli boşanma davası açılması ve takibi
  • Mal rejiminin tasfiyesi davası açılması ve takibi
  • Nafaka ve tazminat davaları açılması ve takibi
  • Tanıma ve tenfiz davası açılması ve takibi
  • Velayet davaları açılması ve takibi
  • Nafaka uyarlanma davası açılması ve takibi
  • Nafaka ve tazminat alacaklarının tahsili için icra işlemleri yapılması
  • Şiddet gösteren eşin evden uzaklaştırılması davalarının açılması ve takibi

İzmir Anlaşmalı Boşanma Avukatı

Türk Hukukunda kanun koyucu, eşlerin iradelerine de önem vererek anlaşmalı boşanma kurumunu düzenlemiştir. Aile birliğinin varlığını devam ettirme amacı taşıyan Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre anlaşmalı boşanma hususu da belli başlı şartlara bağlı tutulmuştur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/II maddesinde düzenlenen anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için şu şartların varlığı gerekmektedir:

  • Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalı,
  • Eşlerin birlikte başvurması,
  • Hakimin tarafları bizzat dinlemesi,

Anlaşmalı boşanmaya ilişkin hususların protokole bağlanması.
Anlaşmalı boşanma davasında yukarıda saymış olduğumuz hususların yerine getirilmemesi halinde mevcut dava çekişmeli boşanma davasına dönüşecektir veya eksikliğin türüne göre davanın reddine karar verilecektir. Şayet evliliğin henüz 1 yılı doldurmamış olması halinde dava reddedilecek, duruşma esnasında taraflardan birinin boşanma işlemine icazet vermemesi halinde ise dava, çekişmeli boşanma davasına dönüşecektir.

Anlaşmalı boşanmada esas amaç tarafların iradelerine değer vermek ve bu iradeleri ön planda tutmaktır. Fakat bunun yanı sıra ağır işleyen Türk Hukuk sisteminde taraflara böyle bir imkan sağlanarak da boşanma işleminin daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesi imkanı yaratılmıştır. Nitekim boşanma davaları yıllarca devam edebilmekte, bu süreç içerisinde taraflar yıpranmakta ve toplum içerisinde sıkıntılı bir süreç geçirmektedirler. Bunun yanı sıra anlaşmalı boşanma protokolüne hakimin müdahalesiyle birlikte zayıf konumda olan eşin korunması da amaçlanmıştır.

Anlaşmalı boşanma ilişkin taraflar arasında düzenlenen protokol belli başlı hususları içermelidir. Tarafların çocuklarının durumu, boşanmanın mali sonuçları, yargılama giderleri, nafaka ve tazminata ilişkin hususlar protokolde açıkça yer almalı ve taraflar arasında buna ilişkin herhangi bir ihtilaf yer almamalıdır. İşbu nedenle anlaşmalı boşanmada protokolün bağlayıcılığı önemli olup tarafların boşanma neticesindeki hukuki durumlarını belirlemesi açısından da hayati bir önem taşımaktadır.

Anlaşmalı Boşanma Davası Süreci

Eşler, anlaşmalı boşanma davasını kendileri açabileceği gibi avukatları aracılığıyla da bu işlemi gerçekleştirebilirler. Anlaşmalı boşanma davası sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlar söz konusudur. Bunlara kısaca değinmek gerekirse:

Dava ortak bir dilekçe ile açılmalı veya eşin açtığı dava diğer eş tarafından kabul edilmeli,
Anlaşmalı boşanma protokolü düzenlenmeli

Taraflar duruşmada boşanma arzularını hakime bizzat beyan etmeli
Dava Süresi: Anlaşmalı boşanma davası Türk Hukukunda tek celsede biten duruşmalardan bir tanesi olup 2-4 ay arasında sürmektedir. Mahkemelerin yoğunluğuna göre daha kısa da sürebilmektedir. Davanın açılmasıyla birlikte tarafların taleplerinin tam ve eksiksiz olması halinde mahkemece duruşma tarihi verilecektir. Duruşmada tarafların iradelerini boşanma yönünde beyan etmeleri neticesinde hakim tarafından boşanmaya karar verilecek ve davanın kesinleşmesiyle birlikte boşanma işlemi tamamlanmış olacaktır.

Görevli Mahkeme: Anlaşmalı boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleri olup, başka bir mahkemede davanın açılması halinde dava, görev yönünden reddedilecektir.

Yetkili Mahkeme : Anlaşmalı boşanma davasında yetkili mahkemenin tayini için genel yetki kurallarına gidilecektir.

Anlaşmalı Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler

Eşlerin en az birinde oluşan boşanma isteği ile boşanma süreci başlayabilmektedir. Boşanma davasının Aile Mahkemesinde açılması gerekmektedir. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri ya da eşlerin son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanmaya göre dava pratik, hızlı bir şekilde sonuçlanmaktadır.

Eşler arasında boşanma isteği bakımından ortak bir boşanma iradesi söz konusu ise, Evlilik en az bir yıldan beri devam etmekte ise, Eşler boşanmadan sonraki istekler ve menfaatler bakımından da anlaşmış iseler anlaşmalı boşanma davasını açabilirler. Bu davada dava dilekçesine ek olarak boşanma protokolü de yer almalıdır. Anlaşmalı boşanma protokolü örneği sitemizde yer almaktadır.

Eşlerin çocukları varsa ve boşanma davasını gören hâkim çocuk hakkındaki anlaşmaları da protokoldeki diğer maddelerle birlikte çocuğun yararına uygun bulursa bu durumda boşanmaya karar verilecektir.

Anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına göre daha hızlı ve pratik olsa da özellikle boşanma protokolü, tarafların mahkeme içi ikrarını taşıdığından, maddelerin özenle ve dikkatli bir şekilde seçilmesi gerekmektedir. Zira boşanma protokolü, esaslı bir neden olmadıkça eşleri sürekli olarak bağlamaktadır. Bu bakımdan tecrübeli bir avukattan profesyonel bir destek alınması önerilmektedir.

İzmir Çekişmeli Boşanma

Çekişmeli boşanma davası, yine eşlerden en az birinin boşanma isteği doğrultusunda açılan, boşanma ve sonuçlarının protokolle değil, kusur oranları değerlendirilerek tesis edilen mahkeme kararı ile düzenlendiği dava türüdür. Çekişmeli boşanmada eşler arasında boşanma iradesi bakımından bir ortaklık olmayabilir. Eşlerden yalnızca biri boşanmayı istiyor olabilir ya da her ikisi de boşanmayı istiyor olsa da taraflar daha az kusurlu ya da kusursuz olduğunu düşünüyor olabilir.

Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına göre daha uzun süren, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel ya da zina gibi özel sebeplerle açılabilen bir davadır. Anlaşmalı boşanma davasının aksine çekişmeli boşanma davasında kusur araştırılmakta, mahkeme kusurun kimde olduğunu tespit etmek için araştırmalar yapmakta, tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulabilmektedir.

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası sonucunda taraflar, kusura göre karşı tarafa nafaka ya da tazminat ödemek durumunda kalabilmektedir. Aynı şekilde taraflar eşit kusurlu ise herhangi bir tazminat ödenmeden de boşanma gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla kusurlu olmadığını ve karşı tarafın daha kusurlu olduğunu düşünen eşin, boşanma davasının başlangıcından sonuna kadar kendisini en iyi şekilde ifade etmesi ya da tecrübeli bir boşanma avukatı ile temsil ettirmesi önemlidir.

Boşanma davası sonrasında tazminatlar bir süreklilik arz etmese de nafakalar süreklilik arz etmektedir. Boşanma davası süresince ödenen tedbir nafakası, boşanma sonrasında ödenen yoksulluk nafakası ve çocuk için iştirak nafakası gibi hususların etkili bir şekilde talep edilmesi gerekmektedir. Hukuk büromuzca bu talepler, etkili bir biçimde ileri sürüldüğü gibi sonraki süreçte de gerekirse nafakanın artırılması davası ya da indirilmesi davası büromuzca yürütülmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davası

Türk Medeni Kanunu’nun 166’inci maddesinde genel boşanma nedenlerinden biri olarak evlilik birliğinin sarsılması düzenlenmiştir. Şayet evlilik birliği temelinden sarsılmış ve evlilik birliğinin sürdürülmesi eşlerin kendilerinden beklenmeyecek derecede güçleşmişse, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Davacının kusuru daha ağır olursa, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Hakkın kötüye kullanılması halinde, evlilik birliliğin devamının davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararı kalmamışsa, boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin boşanma için birlikte başvurması (anlaşmalı boşanma) veya eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu durumda hakimin boşanma kararı verebilmesi için tarafları bizzat dinlemesi şarttır. Hakim, eşlerin ve çocukların menfaatlerini dikkate alarak eşler arasındaki anlaşmada gerekli gördüğü takdirde düzeltme yapabilir.

Çekişmeli Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Eğer hakim herhangi bir sebeple boşanma davasını reddetmişse ve ret kararı kesinleştikten itibaren üç yıl boyunca her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Tek taraflı boşanma iradesinin sunulması ile boşanma kararı verilmez. Boşanmaya karar verebilmesi için boşanmak istenen eşin kusurunun bulunması gerekir, aksi takdirde boşanma kararı verilemez. Bunun dışında eşlerden birinin kusuru olmadan boşanılması hali anlaşmalı boşanmanın bulunması halinde mümkündür. Mahkemenin boşanma kararını verebilmesi için duruşmada iki eşin de resen bulunması gerekmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler

Çekişmeli boşanma davası, yine eşlerden en az birinin boşanma isteği doğrultusunda açılan, boşanma ve sonuçlarının protokolle değil, kusur oranları değerlendirilerek tesis edilen mahkeme kararı ile düzenlendiği dava türüdür. Çekişmeli boşanmada eşler arasında boşanma iradesi bakımından bir ortaklık olmayabilir. Eşlerden yalnızca biri boşanmayı istiyor olabilir ya da her ikisi de boşanmayı istiyor olsa da taraflar daha az kusurlu ya da kusursuz olduğunu düşünüyor olabilir.

Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına göre daha uzun süren, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel ya da zina gibi özel sebeplerle açılabilen bir davadır. Anlaşmalı boşanma davasının aksine çekişmeli boşanma davasında kusur araştırılmakta, mahkeme kusurun kimde olduğunu tespit etmek için araştırmalar yapmakta, tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulabilmektedir.

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası sonucunda taraflar, kusura göre karşı tarafa nafaka ya da tazminat ödemek durumunda kalabilmektedir. Aynı şekilde taraflar eşit kusurlu ise herhangi bir tazminat ödenmeden de boşanma gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla kusurlu olmadığını ve karşı tarafın daha kusurlu olduğunu düşünen eşin, boşanma davasının başlangıcından sonuna kadar kendisini en iyi şekilde ifade etmesi ya da tecrübeli bir boşanma avukatı ile temsil ettirmesi önemlidir.

Boşanma davası sonrasında tazminatlar bir süreklilik arz etmese de nafakalar süreklilik arz etmektedir. Boşanma davası süresince ödenen tedbir nafakası, boşanma sonrasında ödenen yoksulluk nafakası ve çocuk için iştirak nafakası gibi hususların etkili bir şekilde talep edilmesi gerekmektedir. Hukuk büromuzca bu talepler, etkili bir biçimde ileri sürüldüğü gibi sonraki süreçte de gerekirse nafakanın artırılması davası ya da indirilmesi davası büromuzca yürütülmektedir.

Boşanmada Tazminat Davası

Türk Medeni Kanunu’nun 174’inci maddesine göre “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” Bu maddeye ilişkin olarak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “Zina kişilik haklarına tecavüz oluşturduğundan, kusursuz eş lehine boşanma ile birlikte manevi tazminata da hükmedilmesi gerekir” şeklinde karar vermiştir.

Ancak, yine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararına göre; kadının, mahkemeye başvurarak kocasının eve dönmesi için ihtar isteğinde bulunması bu ihtar tarihinden önceki olayları affetmesi veya hoşgörü ile karşılaması olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple koca artık kusurlu sayılmayacak ve karı lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyecektir. Buna karşılık karıya hakaret eden davalı koca kusurlu sayılmakta ve bu durum boşanmaya sebep teşkil etmektedir. Özetle, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kişilik hakları saldırıya uğrayan davacının, kusurlu olan davalıdan manevi tazminat isteme hakkı vardır. Ancak eşin kendisine yönelik hakaretleri karşısında sessiz kalmayan veya bu hakaretlere sebebiyet veren eşin tazminat hakkı Yargıtay’ın ilgili kararında şu şekilde düzenlenmiştir; “…Toplanan delillerden; davalı kadının kocasına onur kırıcı kelimeler söylediği; davacının da davalıyı dövdüğü ve defol git dediği anlaşılmaktadır…. Boşanmaya sebep olan söz konusu olayda, tazminat isteyen kadın kusursuz ya da az kusurlu olmayıp eşit kusurludur. Bu durumda kadın yararına manevi tazminata hükmolunamaz.”

Sonuç olarak eşin maddi tazminata hak kazanabilmesi için kusursuz veya daha az kusurlu olması; buna karşılık diğer tarafın kusurlu olması, bir zararın varlığının bulunması ve hukuka aykırılık bulunması gerekmektedir.

Eşin manevi tazminata hak kazanabilmesi için ise kusursuz olması gerekmektedir. Manevi tazminat kişinin bozulan manevi dengesinin yeniden kurulması için kullanılan bir araçtır. Manevi tazminat istenen karşı tarafın kusurlu bulunması tazminata hak kazanılması için yeterlidir . Ancak manevi haklarının ihlal edildiğini iddia eden eş bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Eğer davacı eş kişilik haklarına saldırı niteliğindeki maddi olayın varlığını kanıtlayamazsa, manevi tazminata hak kazanmaz.

Yasal Mal Rejiminin Sona Erme Tarihi

Mal paylaşımı davası olarak bilinen, boşanma sonucunda mal rejiminin tasfiyesi Türk Medeni Kanunu (TMK) 202. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre eşler arasındaki yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimidir. Eşler aralarında başka bir mal rejimi belirlememişlerse kanunen bu mal rejimine tabi olacaklardır.

Yaygın olarak evlilik sözleşmesi olarak bilinen sözleşmeler de bu hüküm uyarınca eşler arasında geçerli olacak mal rejiminin seçimine dair sözleşmelerdir. Eşler arasında böyle bir sözleşme mevcut değilse, yasal düzenleme gereğince aralarında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olacaktır.

TMK 203. Maddede mal rejimi sözleşmesinin evlenmeden önce veya evlendikten sonra yapılabileceği belirtilmiş, bu sözleşmenin geçerli olabilmesi için şekil şartı koymuştur. TMK 205. Maddesine göre mal rejimi sözleşmesinin geçerli olabilmesi için noterde düzenlenmesi veya düzenlenen sözleşmenin noterce onaylanması gerekmektedir. Aksi halde taraflar arasında yapılan adi yazılı sözleşme geçerli olmayacak ve hüküm ifade etmeyecektir. Ayrıca kanuna göre “taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler.” Bu durumda ayrı bir sözleşme düzenlenmesi veya noter onayı aranmayacaktır. Ancak bu durumda mal rejimine ilişkin ayrıntı hükümleri düzenlenemeyecek, sadece mal rejimi seçimi yapılmış olacaktır.

Eşler yapacakları sözleşme ile mal ayrılığı rejimini kabul edebilecekleri gibi, kanunda düzenlenmiş olan diğer mal rejimlerinden birisini de kabul edebilirler.

Evlilikten Sonra Ortak Malların Paylaşımı

Aile Mahkemesi tarafından boşanma kararı verilmesi halinde, mal rejimi dava tarihinden itibaren sona ermiş sayılır. Yani bu durumda evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallar, aktifi ve pasifi ile boşanma davasının açıldığı tarihteki durumuna göre değerlendirilerek tasfiye edilir.

Ancak, mal rejiminin tasfiyesi için boşanma davasının açılmış olması yeterli değildir. Boşanma davası devam ederken açılmış olan mal rejiminin tasfiyesi davasında, boşanma davasının sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Boşanma davası sonuçlanmadan mal rejimi davası bir karara bağlanamayacaktır. Çünkü evlilik birliğinin devamı halinde katılma payı alacağı doğmayacak ve mal rejiminin tasfiyesinin yasal şartı oluşmayacaktır.

Boşanma davasının reddedilmesi durumunda mal rejiminin tasfiyesine yönelik dava da reddedilecektir. Boşanma davasının kabulü ile evliliğin sona ermesi durumunda ise mal rejiminin boşanma kararının kesinleştiği tarihte değil, davanın açıldığı tarihte sonra erdiği kabul edilecek ve mal rejiminin tasfiyesi bu tarihteki edinilmiş malların durumuna göre yapılacaktır. Bunun yasal dayanağı TMK 225. Maddesindeki “Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer” şeklindeki düzenlemedir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, kişisel malların iadesi için evliliğin sona ermesi şart değildir. Eşler her aşamada birbirlerine karşı kişisel mallarının iadesi yönünde dava açabilirler.

Boşanma Sonrası Mal Paylaşımı

Boşanma davası sonunda velayet, tazminatlar, nafaka gibi hususların yanı sıra mal rejimi ve sonuçları da gündeme gelmektedir. Mal rejimleri, boşanmadan sonraki süreçte önem taşımaktadır. Özellikle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ve sıklıkla görülen mal ayrılığı rejimi eşlerce iyi bir şekilde öğrenilmelidir. Edinilmiş mallara katılma rejimi yasal rejim olduğundan özellikle kararlaştırılmasına gerek yoktur. Ancak sıklıkla tercih edilen mal ayrılığı rejiminin seçilmesi ve kararlaştırılan hususların Mal ayrılığı rejimi sözleşmesi üzerinde geçerli bir şekilde ifade edilmesi önemlidir.

Unutulmamalıdır ki mal rejimleri, evlilikten önce düzenlenebildiği gibi evlilik sırasında da düzenlenebilmekte, değiştirilebilmektedir. Mal rejiminin değiştirilmesi, eşler arasında alınacak ortak bir kararla noterde gerçekleştirilecek işlemler ile olabildiği gibi bazı durumlarda mal rejiminin değiştirilmesi davası ile mümkün olabilmektedir.

Boşanma Avukatı

Boşanma davalarında, Boşanma Avukatı olarak İstanbul ve genelinde hukuki danışmanlık hizmeti vermekteyiz. İstanbul gibi büyük bir şehirde her zaman iyi avukat bulmak elbette ki zor oluyor. Boşanma Avukatı olarak müvekkillerimizin hak kayıpları yaşamadan en kısa sürede davalarını sonuçlandırmalarına yardımcı olmayı hedefliyoruz. Alanında uzman ve tecrübeli boşanma avukatı kadromuzla boşanma davaları başta olmak üzere aile hukukunun tüm alanlarında müvekkillerimize destek veriyoruz. Amacımız etik kurallar içerisinde sizlere sonuca ulaştıracak çözümler üretmektir. Boşanma avukatı arıyorsanız İstanbul için tüm ilçelerden bizler ile iletişime geçebilirsiniz.

Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Boşanma eşler hayatta iken evlilik ilişkisine mahkeme kararı ile hukuken son verilmesidir. Evlilik ile birlikte şahsi hal sicilinde (nüfus kayıtlarında) “evli” medeni halini almış olan eşler, boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte “boşanmış” medeni halini alırlar. Boşanma ile birlikte, eşlerin birbirine karşı evlilikten doğan karşılıklı hakları ve yükümlülükleri sona erer.

Eşler sadece mahkeme tarafından karar verilmiş olmak kaydıyla tazminat, nafaka gibi mali konularda karşılıklı hak ve borç sahibi olabilirler. Bu nedenle mahkemece boşanma kararı verilebilmesi için davacı ile davalı arasında hukuken devam etmekte olan bir “evlilik” ilişkisi bulunmalıdır. Bu ilişkinin fiilen bir aile ilişkisi şeklinde olup olmadığı, varsa aile ilişkisinin sağlıklı olup olmadığı gibi hususların önemi yoktur. Boşanma kararının verilebilmesi için Medeni Kanunun 129 ila 134. maddelerinde düzenlenmiş olan sınırlı sayıdaki “sebebin” (halin) gerçekleşmiş olması gereklidir. Yazının devamında ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz bu hallerin tümünün temel özelliği, evliliğin sağlıklı bir biçimde yürümesine engel olan haller niteliğini taşımasıdır.

Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma

Zina, evli bir erkek veya kadının kocasından veya karısından başka bir kadın veya erkekle cinsel ilişkide bulunması demektir. Karı ya da kocadan birinin zina etmesi, diğer taraf için bir boşanma sebebidir. Böylece kanun Türk kültüründe önemli bir yer tutan namus anlayışını hukuki temele dayandırmış olmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere boşanmaya imkan veren zina fiilinin gerçekleşmesi için birinci unsur cinsel birleşmedir. Yabancı kişiyle cinsel birleşmede bulunan eşin bunu kiminle yaptığı, bu kişinin evli olup olmadığı, yaşı, cinsel birleşmenin amacı ve özellikle süreklilik taşıyıp taşımadığı önemli değildir. Zira evlilikte eşlerin namuslu olmaları, bir durumu ifade eder ve bu durumun ortadan kalkması için sürekli bir yanlış davranışın bulunması gerekmez. Ancak ceza hukuku ve uygulaması yönünden zina ile medeni hukuktaki boşanma sebebi olan zinayı birbiriyle karıştırmamak gerekmektedir.

Nitekim Anayasa Mahkemesince iptal edilmeden önce Türk Ceza Kanunumuzun 441 ve 442. maddelerine göre cezalandırmaya sebep olan bir davranış (suç) olarak zina için evli kadının bir kez de olsa başkasıyla ilişkisi yeterli görülüyor ancak buna karşılık evli erkeğin zina fiilinin suç oluşturabilmesi ve cezalandırılabilmesi için, zina yaptığı kadınla fiili evlilik ilişkisi kurması şartı aranıyordu. Özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde örf ve adetlerin de olumsuz katkısı nedeniyle kuma hayatı, kadınların karşı çıkabildiği ve itiraz edebildiği bir durum değildir.

Dolayısıyla erkeğin kuma getirmek şeklinde kendisini gösteren zinası nedeniyle neredeyse hiç boşanma davası açılmamaktadır. Buna karşılık erkeğin kısa süreli ya da bir gecelik ilişkisi nedeniyle kadının erkeğe karşı zina nedeniyle boşanma davası açtığı hallere toplumumuzda çok daha az rastlanmaktadır. Zira bu gibi hallerde kadınlar öncelikle boşanmanın olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmak yerine kocanın zinasına göz yummayı tercih etmektedirler.

Yine ayrıca evli kadınların önemli bir kısmı, erkeğin bu davranışını yerinde bulmakta ya da en azından boşanma için yeterli bir sebep olarak görmemektedirler. Ayrıca belirtelim ki zina fiilinin işlendiğinin ispat edilemeyecek olması evli kadınları boşanma davası açmaktan caydırabilmektedir. Oysa Yargıtay zinanın boşanma sebebi yapılabilmesi için ceza hukuku anlamında bir suç olarak ispat edilmesi şartını aramamakta, hakimin boşanma kararı verebilmek için ipuçları, tavır ve davranışları da yeterli görebileceğini kabul etmektedir.

Cana Kast ve Pek Kötü Muamele Nedeniyle Boşanma

Medeni Kanunda cana kast ve fena muamele bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Ancak gerçekte cana kast ile fena muamele kavramları birbirinden farklı değerlendirilmelidir. Fena muamele eşlerden birinin diğerine acı ve ızdırap veren her tür davranışıdır. Ruhi ya da fiziki sağlığı bozan ve tehlikeye düşüren davranışlar olarak da nitelendirilebilir. Örneğin dayak, işkence, anormal cinsel ilişkiye zorlama, aç bırakma, sokakta bırakma, eve hapsetme ve bunlardan birini yapmakla tehdit etme (korkutma) gibi hallere maruz kalan eş acı ve ızdırap duymaktadır.

Fena muamele genellikle erkeğin kadına yönelik bir davranışı olarak görünür. Ancak bazı hallerde kadın da namus ve haysiyeti zedeleyici ya da aşağılayıcı söz ve davranışlarla kocasına eziyet edebilir. Hatta hakaret türünden davranışlar daha çok kadın tarafından kocasına karşı yapılmaktadır. Kadının erkeğe yönelik bu tür davranışı genellikle erkeğin yaptığı hatalı davranışlara karşılık bir intikam alma yöntemi olarak seçilmektedir. Cana kast eşlerden birinin diğerini öldürmeye teşebbüs etmesidir. Öldürme kastının bulunması yeterli olup ceza hukukunun tanımladığı anlamda tasarlama halinin bulunması şart değildir. Bir anlık kızgınlık ve hatta hafif ya da ağır tahrik sonucu dahi olsa cana kastetmiş olmak yeterlidir.

Eşlerden birinin diğerine karşı ağır suç işlediği hallerde, daha sonra barışacaklarını ve birlikte yaşamaya devam edeceklerini beklemek çoğunlukla mümkün değildir. Zira bir evde birlikte yaşamak her şeyden önce bu kişilerin birbirlerine asgari ölçüde güven duymalarını gerektirir. Biri diğerinin canına kastetmiş olan iki kişinin ne şekilde olursa olsun yeniden birbirine asgari güveni duymasını sağlamak neredeyse imkansızdır. Bir eşin diğerine fena muamelede bulunması hallerinde ise mağdur durumdaki eş çoğunlukla istemediği ancak katlanabileceği bir halle karşı karşıyadır.

Çeşitli yardımlarla problem çözülebilir ve evlilik birliği devam edebilir. Fena muamele hallerinin bir diğer özelliği küçük olaylarla başlaması ve daha sonra eylemlerin şiddetlenmesi ve bu tür muamelenin bir alışkanlık halini almasıdır. Özellikle kötü muamelenin ilk ve küçük aşamalarında bu fiili yapan eşi nasihat ve benzeri yollarla vazgeçirmek mümkün olabilir. Bu durumda evlilik birliği yeniden sağlıklı bir yola girebilir.

Ancak belirtmek gerekir ki cana kast noktasına gelen eşin bu aşamadan önce eşine yönelik fena muamelelerde bulunmuş olması ve gittikçe şiddetlenen bu kötü muamelenin cana kast ile sonuçlanması muhtemeldir. Buna karşılık özellikle kadının kocasının canına kastettiği hallerde kocadan kaynaklanan sebeplerle evlilik artık çekilmez hale gelmiştir. Kadın evliliği normal yoldan sona erdirme imkanına ya da cesaretine sahip değilse kocasını öldürerek hem ondan hem de böylece acı ve ızdırap kaynağı olan evlilikten kurtulmak istemiş olabilir. Aynı şekilde istisnai de olsa bazı hallerde erkek karısını namusunu kirletmiş olmak gibi sebeplerle öldürmeye kastedebilir. Zinada olduğu gibi bu hallerde de cana kasteden veya fena muamelede bulunan eşin affedilmesi ya da hak düşümü süresinin geçmesi ile dava açma hakkı ortadan kalkar.

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme

Medeni Kanunda cürüm olarak adlandırılan boşanma sebebi sınırlandırılmış ve yüz kızartıcı, utanç verici suçlara inhisar ettirilmiştir. Hırsızlık, kaçakçılık, dolandırıcılık, rüşvet, ihtilas, irtikap zimmet, sahtekarlık, yalan yere yemin etmek, ırza geçmek gibi suçlar yüz kızartıcı suç olarak kabul edilmektedir. Bu tür suçlar nedeniyle boşanma talep edilebilmesi için bir eşin diğerine suç isnadı yeterli değildir.

Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararı vermesi ya da en azından ceza ya da hukuk mahkemesinin suçun işlenmiş olduğunu tespit etmesi gerekmektedir. Haysiyetsizlik ise eşlerden birinin namus, şeref, haysiyet gibi toplumsal ve ahlaki kavramlara aykırı olan bir yaşayışı sürekli bir hayat tarzı olarak belirlemiş olmasıdır. Örneğin muhabbet tellallığı, esrarkeşlik, kumarbazlık, cinsi sapıklık vb. Ancak haysiyetsizlik sebebiyle boşanmaya hükmedebilmek için davalı eşin haysiyetsiz bir hayat sürmekte olmasının diğer eş için evliliği çekilmez hale getirmiş bulunması da gereklidir. Başka deyişle diğer eş de benzer davranışlar içindeyse bu gerekçeyle boşanma talep etme hakkı ortadan kalkar.

Terk Nedeniyle Boşanma
Eşlerden birinin müşterek ikametgahı (evi) terk etmesi diğer taraf için bir haklı boşanma sebebidir. Diğer eşin rızasıyla ya da rızası olmasa dahi çeşitli zorunluluklar sonucu eşlerden birinin evden ayrılması terk nedeniyle boşanma hakkını vermez. Önemli olan, eşin evlilik birliğinin kendisine yüklediği borç ve sorumluluklardan kaçmak amacıyla ve haklı bir sebebi olmaksızın evi terk etmesidir. Herhangi bir haklı gerekçeyle evden ayrılan eşin daha sonra bu gerekçenin ortadan kalkmasına rağmen eve dönmemesi de aynı şekilde evi terk etmek niteliğindedir.

Evi terketme kavramı ikametgah ile ilgilidir. Bu nedenle ikametgahın neresi olduğu da belirlenmelidir. Medeni Kanunun, gerçek kişilerin ikametgahının neresi olacağını düzenleyen 21. maddesi, evli kadının ikametgahını kocasının ikametgahı ile aynı yer olarak belirlemiştir. Böylece eşlerin birlikte oturacağı (müşterek) ikametgahı seçme yetkisi kocaya tanınmış, kadına da bu ikametgahta oturmak hem bir hak hem de -daha ziyade- bir yükümlülük olarak verilmiştir. O halde erkeğin seçtiği ikametgahı beğenmediği için orada oturmayı kabul etmeyen kadın müşterek ikametgahı terk etmiş sayılacaktır.

Bu durum özellikle oturulacak şehrin ya da semtin seçiminde eşler arasında önemli ölçüde bir ihtilaf çıkması halinde kendisini gösterecektir. Konu aynı zamanda ailenin reisinin kim olacağı tartışması ile de ilgilidir. Zira aile reisine kanunen tanınmış önemli haklardan biri ikametgahı seçmektir. Kanun kadının bu konuda erkeğe tabi olmasını emretmekle aynı zamanda erkeğin aile içindeki rolünü de belirlemektedir.

Erkeğin ortak ikametgahtan ayrılmakla birlikte evini taşımaması, diğer deyişle yeni bir ikametgah belirleyip eşini davet etmemesi erkeğin evi terk etmiş olması sonucunu doğurur. Aynı şekilde erkeğin seçtiği ikametgaha karısını kabul etmemesi de evi terk etmesi anlamındadır. Terk halinin bir boşanma sebebi yapılabilmesi için terkin (ayrı yaşamanın) en az üç ay devam etmiş olmasının yanında, en erken terk olayından iki ay sonra ve dava açılmadan bir ay önce terk edilen eşin hakime başvurarak terk eden eşe “bir ay içinde eve dönmesini ihtar” ettirmesine rağmen eşin dönmemesi gereklidir.

Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma

Hastalığın bir boşanma sebebi haline getirilmesi ilk bakışta yadırganabilir Zira eşler iyi ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta birbirlerine destek olmayı vaat etmişlerdir. Ancak akıl hastalığı diğer hastalıklardan farklı bir durumdur. Öncelikle; akıl hastalığı, evliliğin esaslı sebeplerinden biri olan neslin sağlıklı bir şekilde devam etmesi beklentisini engelleyeceğinden kesin evlenme engelleri arasında sayılmıştır.

Akıl hastalığına rağmen yapılmış bir evlilik mutlak butlanla batıldır ve iptal ettirilebilir. Başta evliliği engelleyen bir durum olan akıl hastalığının, evlenirken sağlıklı olan bir eşte daha sonra ortaya çıkması halinde aynı gerekçeyle evliliği sona erdirmesi bu nedenle doğru bir yaklaşım tarzıdır. Ayrıca Medeni Kanun akıl hastalığının boşanma gerekçesi olarak kullanılabilmesi için; hastalığın üç yıldan bu yana devam etmekte olması, iyileşmesinin mümkün görülmemesi ve hastalık nedeniyle diğer eş için ortak hayatın çekilmez bir hal almış olması şartlarını da aramaktadır. Bu şartlara rağmen diğer eş vefa göstererek evliliği sürdürmek istiyorsa boşanma davası açmadığı sürece evlilik devam edecektir.

Evlilik Birliğinin Sarsılması

Özel boşanma sebeplerini genel boşanma sebeplerinden ayıran en önemli fark özel boşanma sebebinin varlığının boşanma kararı verilmesi için yeterli olmasıdır. Yani özel boşanma sebebinin varlığı halinde davacı taraf karşlı tarafın bu sebebin meydana gelmesinde kusurlu olup olmadığını ispat etmek zorunda değildir. İspata muhtaç tek konu özel boşanma sebebinin var olup olmadığıdır. Buna karşılık şiddetli geçimsizliğe dayalı bir boşanma davası açılması halinde davayı açan taraf kusur olgusunu ispat edemezse geçimsizliği de ispat edememiş olacaktır.

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere genel boşanma nedeni olan evlilik birliğinin sarsılması için kanunda sayılan bir eylem türü bulunmamaktadır. Ancak uygulamada yerleşik hale gelmiş bu gerekçe ile eşlerin boşanmasına karar verilecek olan eylemleri örnek olarak aşağıda açıklayacağız.

Cinsel İlişkiden Kaçınmak

Evlilik birliği içerisinde eşlerin cinsel anlamda birlikte olmaya yönelik beklentileri de taraflara bir başka yükümlülük yüklemektedir. Bu nedenledir ki herhangi bir sağlık sorunu olmaksızın eşi ile cinsel birliktelik yaşamayan eşin kusurlu olduğu kabul edilecektir.

Fiziksel Şiddet

Eşlerden birinin diğerine fiziksel şiddet uygulaması durumunda bu hem bir boşanma sebebi hem de cezai bir süreç doğurur. Fiziksel şiddete maruz bırakılan eş, diğer eş hakkında suç duyurusunda bulunabilecektir. Aynı zamanda fiziksel şiddet evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verecektir. Fiziksel şiddetin boşanma davasına konu edilebilmesi için şiddetin, evlilik birliği devam ederken ve boşanma davası açılmadan önce uygulanmış olması gerekir. Boşanma davası açıldıktan sonra fiziksel şiddet uygulanmışsa şayet bu durumda ayrıca bir tazminat talep etmek mümknü olur ancak bu talep boşanma davası içerisinde değerlendirilmez.

Ailenin Müdahalesi

Eşler, ortak bir yaşam ve aile hayatı kurmak maksadı ile evlenmektedir. Bu nedenle taraflardan birinin ailesinin müşterek hayata müdahale anlamına gelecek eylemleri söz konusu olmamalıdır. Aksi halde bu bir boşanma sebebi olabilecektir.

Aşırı Kıskançlık

Eşlerin birbirini makul ve kabul edilebilir ölçüde kıskançlık duyması olağandır. Aynı zamanda tarafların birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğüne uygun hareket etmesi de önemli bir husustur. Ancak evlilik birliği devam ederken taraflardan biri için ortak hayatı çekilmez hale getirecek şekilde aşırı bir kıskançlık göstermek ise boşanma sebebi olabilecektir.

Bu hallere ek olarak birkaç örnek daha vermek gerekirse:

  • Ekonomik ve psikolojik şiddet uygulanması
  • Eşin ailesine hakaret etme
  • İftira atma
  • Kumar oynama ve borca sebebiyet verme
    Sosyal medya aracılığıyla başkalarıyla duygusal ilişki kurma
  • Zorla ters ilişki kurma
  • Eşin hastalığı ile ilgilenmeme
    gibi sebepler sayılabilir. Bu ve benzeri birçok durum evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle boşanma gerekçesi oluşturulabilecektir.

Boşanma Kararı Almak

Açılan boşanma davasının nasıl bir hükümle sonlanacağı, kaç celse daha süreceği gibi hususlarda yaklaşık olarak tahmin edebilme durumları bulunmaktadır. Bu süreçte masraflarının ve yargılama giderleri de ayrı bir konudur. Bu konuda dava öncesinde ve sürecinde boşanma masrafı ile vekalet hizmeti fiyatı telefon numarası üzerinden öncesinde müvekkile bildirilir.

Lehine hüküm verilen kişi, tüm bu masrafları aleyhe hüküm verilen kişiden temin edebilecek ve yargılama giderleri ile birlikte yükletilecektir. Mahkemece karar verilirken tarafların ekonomik ve sosyal faaliyet durumu da göz ardı edilmeyecektir. Ayrıca verilen karara karşılık itiraz yoluna başvurarak dosyanın istinaf mahkemesine gönderilmesine, istinaftan aleyhe gelen karar adına Yargıtaya temyiz yoluna başvurarak hukuki itiraz yoluna başvurabilir.

Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Boşanma davasının nasıl açılacağı, anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davalarından hangisinin tercih edildiğine göre değişir. Ancak, her iki tür boşanma davası da Aile Mahkemesi’nde açılır. Boşanmak isteyen taraflardan biri iki nüsha dava dilekçesi, varsa eklemek istediği belgeleri ve nüfus cüzdan fotokopisini ekleyerek boşanma davasını avukatsız olarak kendisi de açabilir.

Boşanma Davası İzmir

Tekcan Hukuk Bürosu olarak uzman boşanma avukatı ekibimizle yalnızca boşanma davasının açılması ve yürütülmesi işlerini değil eş zamanlı olarak çiftlerin evlenmeden önce ve sonra evlilik sözleşmelerinin ve mal ayrılığı sözleşmelerinin hazırlanması, süreçle ilgili tarafların sözleşmelerin imzalanmasından önce bilgilendirilmesi iş ve işlemlerini de yürütmektedir. En iyi avukat, sizin için en iyi olduğunuzu düşündüğünüz avukattır. Vekalet ilişkisi güven esasına dayanır ve bu anlamda güveneceğiniz bir boşanma avukatı sizi en doğru sonuca en kısa sürede ulaştırmayı hedefleyen en iyi avukattır. İki çeşit boşanma davası vardır.

Anlaşmalı Boşanma Avukatı İzmir

Anlaşmalı boşanma davalarında; taraflar, boşanmanın tüm sonuçları üzerinde anlaşmaya varmıştır. Nafaka, velayet, mal paylaşımı gibi konularda taraflar sürecin nasıl neticeleneceğini özgürce kararlaştırabileceklerdir. Bu durumda anlaşmaya ilişkin bir anlaşmalı boşanma protokolü oluşturulacaktır. Devamında açılacak dava ile tarafların hazır bulunduğu tek celsede dava neticelenebilecektir.

Anlaşmalı Boşanma İçin Gerekli Şartlar Nelerdir?

Anlaşmalı boşanma davası açabilmek için evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalıdır. Aksi takdirde mahkeme tarafından evlilik birliğinin temelden sarsılmış olup olmadığını araştırarak karar verilecektir.
Eşlerin birlikte dava açmaları veya bir eşin açtığı anlaşmalı boşanma davasının diğer eş tarafından kabul edilmesi gerekir.
Eşler arasında aşağıdaki hususları barındıracak bir protokol hazırlanarak dava açılırken veya ilk duruşmaya kadar mahkemeye sunulması gerekir.
Çekişmeli Boşanma Davası Avukatı
Çekişmeli boşanma davalarında ise taraflar boşanmanın sonuçları hususunda anlaşma sağlayamamışlardır ve Mahkeme yapılacak yargılama neticesinde boşanmada daha fazla kusurlu olan tarafın kim olduğunu, müşterek çocukların velayetinin kime verileceğini, nafaka bağlanıp bağlanmayacağını ve bağlanacaksa bunun miktarının ne kadar olacağını, varsa diğer tüm taleplerin ne şekilde karara bağlanacağını değerlendirecektir. Çekişmeli boşanma davasında tanıklar dinlenir ve tarafların sunduğu tüm deliller değerlendirilir.

Boşanma Davası Sonuçları

Boşanma Davasında Velayet

Boşanmaya karar veren çiftlerin reşit olmamış bir veya birden fazla çocuğu var ise, bu durumda çocuğun yaşam şartları göz önünde bulundurularak çocuğun kime velayet edileceği belirlenmesi gerekmektedir. Velayet, çocuğun korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş hukuksal haklardır. Çocuğun doğru ve sağlıklı gelişimi için , ihtiyaçlarının karşılanması ve hoş görülü ortamda yetiştirilmesi gerekir. Yasal bir neden olmadıkça da velayet anne babadan alınmaz. Anne babanın evlilikleri sürdüğü müddetçe velayet anne babanın ikisine aittir. Anne babanın boşanması durumunda ise hakimin kararı ile belirlenir. Eğer anne baba evli değillerse çocuğun velayeti anneye aittir. Anne bakamayacak durumda ise veya ölmüş ise velayet babaya ya da mahkeme tarafından belirlenen vasiye verilebilir. Velayet hakkında boşanma davası içerisinde taraflar talepte bulunacaktır. Bu durumunda boşanma davanıza bakan avukatınız Aile Mahkemesinden aynı dava içerisinde velayet hakkını da talep edebilecektir.

Boşanma Davasında Nafaka

Boşanma davası devam ederken veya boşanma işleminin sonunda maddi durumu kötüleşecek kişiye bağlanan ücrettir. Her nafaka türü için farklı şartlar gerekmektedir. Boşanma davasında velayet hakkını alan eş müşterek çocukların masrafları açısından destek sağlanması maksadıyla her bir müşterek çocuk için nafaka talep edebileceği için kendisi için de nafaka talep edebilecektir. Tedbir Nafakası: Boşanma davası devam ederken alınabilecek nafaka tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakası sadece boşanma davası devam ederken alınabilir. Dava bittiğinde bu tedbir nafakası ödenmez. İştirak Nafakası: Dava sonuçlandığı zaman ise alınabilecek 2 çeşit nafaka vardır. Bunlardan biri iştirak nafakası yani çocuk için ödenen nafakadır. Yoksulluk Nafakası: Boşanmadan dolayı yoksulluğa düşen ve daha az kusurlu olan tarafında talepte bulunabileceği nafaka türüdür. Nafakanın ne kadar olacağı hakim tarafından karşı tarafın ekonomik durumuna göre belirlenir. Belirli bir zaman geçtikten sonra nafakanın yetmemesi durumunda karşı tarafa nafaka artırım davası açılabilir.

Boşanma Davasında Tazminat

Boşanma davasında, boşanmaya sebebiyet verecek olaylarda ve konularda daha fazla kusurlu olan taraf, daha az kusurlu veya kusursuz olan tarafa tazminat ödemek zorunda kalabilir. Maddi tazminat, boşanma davası sonrasında yeni bir hayat kuracak olması nedeniyle kişinin ihtiyaç duyacağı şeylerin masrafının karşılanması amacıyla takdir edilmektedir. Manevi tazminat ise kişinin boşanma ve boşanmaya neden olan olaylar nedeniyle duyduğu elem, keder ve ızdırabın dindirilmesi amacıyla takdir edilmektedir. Burada önemli olan ise Aile Mahkemesinde kusura ilişkin durumların delillerle ispat edilebilmesidir.

Boşanmada Mal Paylaşımı

Boşanmanın getirdiği hukuksal bir sonucu da mal paylaşımıdır. Boşanma davasının neticelenip kesinleşmesinden sonra mal paylaşımına ilişkin süreç başlayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken iki husus vardır. Birincisi boşanma davası ve mal paylaşımı davası birbirinden farklı dava türleridir ve iki ayrı dava açılması gerekir. Bir diğer konu ise mal paylaşımına konu mal varlıklarının boşanma davası devam ederken satılmasının yani bir diğer tabirle kaçırılmasının engellenmesi için mal paylaşımı davasında mahkemeden tedbir kararı alınmasıdır. Aksi takdirde mal paylaşımı davası sonuçlandığında alacaklı olan eş alacağını tahsil edebileceği bir mal varlığı bulamayacaktır. Bu konuda mal paylaşımında uzman bir avukatın desteğinin alınması hak kayıplarını önlemek açısından önem arz etmektedir. Eşler, boşanmamın getirdiği duygusal olarak ortak hareket etme durumunu ortadan kaldırdığı için ekonomik olarak ortak hareket etme durumu da ortadan kalkmış olur ve böylece boşanma sürecinde mal paylaşımı yapılırken taraflar arasındaki ortaklığın niteliği, boşanma davalarının ve mal paylaşımı davalarının konusu olmaktadır. Buna göre; eşlerin tabi oldukları yasal mal varlığı doğrultusunda boşanma sürecinde mal paylaşımı yapmaları gerekir. Mal paylaşmış eğer ki; mal paylaşım sözleşmesi yapılmış ise bu sözleşme gereğince hareket edilir. Herhangi bir sözleşme söz konusu değil ise mal rejimine göre paylaşım yapılmaktadır.

Boşanmada Ziynet Eşyaları / Düğün Takıları

Yargıtay’ın Hukuk Daireleri ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (HGK) tarafların evlendikleri sırada yapmış oldukları düğün töreni esnasında takılan takı ve paraların kime ait olduğu konusunda ortak içtihat oluşturarak “Aksine anlaşma ya da o yöreye özgü örf-adet kuralı yoksa ziynetler de takı paraları da kadına aittir” diye karar vermiştir. Buna göre boşanma halinde, kadına ya da erkeğe, kayınvalide, kayınpeder, teyze, amca kim takarsa taksın, bilezik, kolye, küpe, altın gibi “ziynet” eşyaları da nakit “takı paraları” da kadına verilecektir. Boşanma davası açılırken beraberinde ziynet eşyalarının da istenmesi mümkündür. Yine boşanma davası ile birlikte ziynet eşyalarınızı talep etmediyseniz ayrıca bir alacak davası ile bunların Aile Mahkemesinde açılacak bir dava ile istenmesi mümkündür. Bu konuda Aile Hukuku avukatından ya da boşanma avukatından yardım talep edilmesi hak kayıplarına sebebiyet vermemek açısından önemlidir.

Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için tarafların en az 1 yıldır evli olması gerekmektedir. En az 1 yıldır evli olan ve boşanmanın sonuçlarında anlaşma sağlayan çiftlerin anlaşmalı olarak kısa sürede boşanabilmeleri mümkündür. Anlaşmalı boşanma davalarında ilk duruşmada boşanma kararı verilir ancak her iki tarafın da duruşmada hazır bulunması gerekir. Taraf bir avukat ile temsil edilseler dahi anlaşmalı boşanmaya karar verilmesi için taraflar bizzat duruşmaya katılmalıdırlar. İlk duruşma günü Mahkemenin yoğunluğuna göre değişmekle birlikte dava açıldıktan sonra 1-3 ay arası bir süreçte verilmektedir.

İlk duruşmada anlaşma protokolünü tarafların beyan etmelerinden sonra Mahkeme protokol gereği boşanmaya karar vermektedir. Duruşma tarihinden sonra en geç 30 gün içerisinde gerekçeli karar yazılacaktır. Akabinde gerekçeli kararın taraflara tebliğinden sonra 2 haftalık sürede itiraz olmaz ise karar kesinleşecek ve Mahkeme bu durumu ilgili nüfus müdürlüklerine bildirecektir.

Çekişmeli Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Çekişmeli boşanma davalarında öncelikle dilekçeler aşamasının tamamlanması gerekmektedir. Dava dilekçesi davalı tarafa tensip zaptı ile birlikte tebliğ edildikten sonra davalının cevap vermek için 2 haftalık yasal süresi vardır. Ancak davalı taraf bir defaya mahsus olmak üzere Mahkemeden ek süre talep edebilecektir.

Dava dilekçesine cevap beyanlarını içeren dilekçe davacı eşe tebliğ edildikten sonra 2 haftalık süre içerisinde cevaba cevap dilekçesi verilmelidir. Yine bu dilekçenin davalıya tebliğinden sonra 2 haftalık süre içerisinde cevaba cevaba cevap dilekçesi verilmelidir. Buna dilekçeler teatisi denilmektedir. Yazılı yargılama usulüne tabi davalarda her iki taraf da ikişer dilekçe verecektir. Akabinde Mahkeme dosya ve iş yoğunluğuna göre bir duruşma günü tayin eder. Dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra ortalama 3-4 ay içerisinde ilk duruşma günü verilir.

Çekişmeli boşanma davası tanık sayısı, dosyadaki delil durumu ve iddialara göre değişmekle beraber ortalama 1,5-2 yıl içinde sonuçlanabilmektedir. Çıkan karara itiraz etmek mümkündür. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf kanun yoluna başvuru yapılabilir. Bu durumda dosyanın karara çıkması ortalama 2 yılı bulmaktadır. İstinaf kanun yolu neticesinde verilen kararın lehine olmadığını düşünen tarafın Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunması mümkündür. Temyiz sürecinde ise yine ortalama 2 yıllık bir süreyi ön görmek gerekecektir. Bunlar ortalama süreler olarak verilmiş olup iş yüküne ve dosyanın niteliğine göre daha kısa veya daha uzun zamanlarda sonuç elde etmek söz konusu olabilecektir.

İzmir Boşanma Avukatı Ekibimize Ulaşın

İzmir‘de çalışmalarına devam eden Yunus Söyleyici Hukuk Bürosu’na ve boşanma avukatı kadromuza İletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.